Bundan binlerce yıl önce çetin yaşam şartları yüzünden
insanoğlunun sahip olduğu beslenme alışkanlıklarını, bugün dünyada sürdüren 84
kabile var. Uzmanlara göre bu kabilelerin bireyleri bizlerden çok daha
ince. Göz ve dişleri mükemmel... Hatta kanser, kalp hastalığı,
depresyon, şizofreni, yüksek tansiyon ve felç nedir bilmiyorlar... Uzmanlara
göre ise işin sırrı binlerce yıl öncesinin mağara adamı diyetinde saklı.
İnsanoğlunun en büyük derdi uzun yaşam. Ama sağlıklı ve kaliteli bir uzun yaşam
tabii ki. Bunun sırrının yediklerimizde, soluduğumuz havada ve içtiğimiz suda
yattığını hepimiz biliyoruz. Ama bazı bilim adamları, yağlardan uzak durmaktan,
bol sebze yemekten çok farklı öneriler getiriyorlar bize. Tuhaf gelebilir ama "taş
devri" olarak bildiğimiz dönemin insanlarının yediklerini bize yedirmeye
çalışıyorlar. Nedeni ise basit..
Tüm toplumlarda aşağı yukarı aynı oranda var
olan kanser, şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları ve şizofreni gibi
rahatsızlıkların, bu şekilde beslenmeye devam eden yerli kabilelerde
görülmediğini fark etmişler. Neden bu hastalıklar onlarda yok? Yedikleri bir
şeyden mi, yoksa yemediklerinden mi?
Vejetaryenler karşı çıkacaklardır ama zaten bu konuda iki uç taraf
tartışmalarını sürdürmekte. Bu diyete Paleolitik Çağ diyeti, Taş Devri Diyeti
gibi isimler de veriliyor ama hepsi aynı aslında. Şunu belirtelim ki, bu
beslenme biçimi sadece kilo vermek amaçlı ortaya atılmış bir rejim değil.
Geçerliliğini ve sonuçlarını araştırmak için ciddi bilim kuruluşları ve
üniversiteler araştırmalar yürütmüşler.
İşte Paleolitik (Taş Devri) diyetinin ana hatları
* İnsanların genetik yapısı bazı gıdalara hazır ama bazılarını yemek üzere
programlanmamıştır. Örneğin; inek sütü. Buzağılar için ideal ama insan için
yeterli yağ (Omega yağları) içermiyor ve beyin gelişimi için yetersiz.
* Kimyasal olan her şey, koruyucu ve raf ömrü uzatıcı maddeler, renk vermek
için kullanılan gıda boyaları kesinlikle taş devrinin beslenme programında yok.
* Kafein ise tarihin çok daha ileri çağlarında keşfedilmiş, yine uzak
durulacaklar listesinde.
Asla yenmeyecekler
* Tuz ve şeker insanların beslenmesine sonradan eklenen ürünlerdir.
* Fasulye cinsleri (kuru, taze hiçbir türü).
* Patates.
* Buğday, arpa, mısır gibi tahıl ürünleri (un ve undan yapılabilen makarna,
ekmek gibi tüm ürünler dahil). Toksinleri pişirme yolu ile yok ettiğimiz gerçek
ama maalesef hepsini değil. Bir miktar kalarak vücudumuzda birikmeye neden
olmakta. Ayrıca yukarıdaki gıdaları yemeyi başaran insanoğlu bir anda
aldığı kalori miktarını ikiye katlayarak şişmanlık sorununun yolunu açtı.
Karbonhidrat ve glisemik indeksleri çok yüksek. Hem kilomuzun ideal olması hem
de toksin almamak için uzak durulması şart gıdalar bunlar.
* Süt ve süt ürünleri.
Yenilecekler
* Et, tavuk ve balık.
* Yumurta.
* Meyve.
* Sebze.
* Çerez çeşitleri (yer fıstığı hariç). Badem, ceviz öneriliyor.
* Çilek, böğürtlen ve dut çeşitleri.
Özellikle fazla yenilmesi önerilen ürünler
* Kök sebzeleri (havuç, şalgam, yabani havuç, yer elması).
* Sakatat (özellikle ciğer ve böbrek).
Pek çok kişi bunları yemekten pek hoşlanmayabilir ama eğer seviyorsanız, bu
diyete göre son derece faydalı ürünler arasında yer alıyorlar. Bu diyeti
uygulamak için yavaş bir geçiş dönemi öneriliyor çünkü birden vücudunuza giren
vitamin oranı dramatik bir şekilde yükselecek ama toksinler de aynı oranda
düşecekler.
Yaşantımızda bol karbonhidrat almaya alışık olduğumuzdan sadece
kahvaltıda kaldırmakla işe başlamamız tavsiye ediliyor. "Karbonhidratları
tamamen ve aniden kesmek kendimizi iyi hissetmememize neden olabilir"diye de
uyarılıyoruz. Uzmanlar ilk 3 gün, sabah kahvaltısını değiştirmekle yetinmemizi
öneriyor. Nedenleri ise; hem bu öğünün diyete en ters düşen
alışkanlıklarımızdan meydana gelmesi, hem de genelde evde kahvaltı edildiğinden
en kolay değişiklik yapılabilecek öğün olması.
Bu diyette yağlar en hassas konu. Omega 3 alımımızı artırmamız ama Omega 6
alımımızı azaltmamız gerekirken, modern diyetler ile tersini yapar olmuşuz. Bu
yüzden kapsamlı bir şekilde bu diyeti uyguladığımızda, vücudumuzun ihtiyacı
olan oran ve kalitede gerekli yağları almamız sağlanıyor. Ve unutmayın; et
doğal şekilde ot ile beslenen hayvandan gelmeli. Hormon dolu yemle beslemişse
diyetin hiç bir anlamı kalmıyor.
Sağlıklı günler dileriz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder